Asena Motel-A beauty in Dalyan, as beautiful as Dalyan...

Asena Motel-A beauty in Dalyan, as beautiful as Dalyan...
Dalyan'da bir güzel, Dalyan kadar güzel...

22 Mart 2012 Perşembe

Bahçemiz

Hazırladığımız liste ile Palmiye Merkezi'ne yaptığımız 2. ziyarette listemizde bazı değişikliklerle beraber fidelerimizi aldık ve geçtiğimiz pazar günü dikimlerini tamamladık. Dalyan'ın iklim şartları bahçe ortamında aloe, ananas, pittaya, papaya, yumurta patlıcanı gibi tropik bitkilerin yetişmesine uygun olmayacağı için Palmiye Merkezi'nde bize verilen tavsiyelere uyarak bu türleri listemizden eledik. Ayrıca Pepino'nun bakım zorluğu ve çok fazla parazit çekmesi nedeni ile o da listemizden çıkmış oldu. Bahçemizde fırça çiçeği ağacı zaten varmış, dolayısı ile onu da listemizden çıkarttık. mor inci, alev ağacı, mercan ağacı, jakaranda ve hünnap ağaçlarını da benzer ağaçlar olmasından dolayı ve bahçeyi daha fazla boğmamak adına listemizden çıkarttık. Natal eriğini ise Dalyan'daki ev sahibimiz ismet Amca bize kendi bahçesinden verecek, o yüzden onu da Palmiye Merkezinden temin etmedik.

Ancak bunlar yerine melisa fidesi, osmanlı çimeni, bir yol boyunca toplam 60 kök peyzaj için şimşir tipi mersin aldık ve listedeki diğer tüm fidelerimizden alıp bahçemize ekimlerini tamamladık.

Bir yandan bahçemizin peyzajını zenginleştirirken, diğer yandan bahçenin tam ortasındaki dişbudak ağacımızın etrafına yaptığımız Enjoy Bar'ın inşaatı, bahçe tuvalet inşaatı ve mutfak inşaatımız da son hızla devam etmekte. Bu sezon Asena Motel'in bahçesi tüm bu yeniliklerle muhteşem bir güzelliğe bürünmüş olacak.


8 Mart 2012 Perşembe

Palmiye Merkezi - Köyceğiz, Muğla




Internette Lime ve diğer egzotik meyve fidelerini ararken bir çok web sitesinde bu tür nadir bulunan, bir çoğunun belki ismini dahi duymadığınız fidelerin satıldığını ve Türkiye'nin çeşitli coğrafyalarında yetiştirilebilindiğini okuduk. Ancak bu fidelerin yetiştirilme şartları, soğuğa dayanıklılıkları, meyve verme yaşları ve özellikle fiyatları ile ilgili bazı çelişkiler, fideleri direk internet üzerinden alma konusunda bizi oldukça kararsız bıraktı. Biz de yakın çevrede gidip görebileceğimiz, tanışıp detaylı bilgi alabilecğimiz üreticileri aramaya başladık ki "Lime fidesi ararken" Bayram Bey ile internet üzerinden tanıştık. Bu araştırma sırasında Palmiye Merkezi'nin web sitesine de tesadüfen ulaşmış olduk ve bu tesadüf tüm arayışlarımıza son noktayı koydu.



2 Mart 2012 Cuma

Lime fidesi ararken...

Otelimizin 1500 m2 civarında bahçesi, Sezgin ve Mine tarafından mükemmel bir şekilde işlenmiş ve korunmuş. Asena Motel gerçekten Dalyan'daki en güzel bahçelerden birisine sahip. Biz de bu güzel bahçeyi korumak ve geliştirmek adına üzerimize düşeni yapma gayreti içerisinde biraz araştırmaya gittik. Benim uzakdoğu gezilerimden etkilenen dimağım özellikle tropik meyve ve egzotik bitkilere karşı oldukça ilgili olduğu için bahçemize bazı tropik meyve ve bitkilerin eklenmesinin çok hoş olacağını düşünüp bölgede yetiştirebileceğimiz bu tip fidelerin araştırmasına başladık.

Internet üzerinden yaptığımız araştırmalarda öncelikle Antalya, Yalova, Istanbul gibi şehirlerde bu tip fidelerin yetiştirildiği seralar bulduk. Ancak verilen bilgiler bir nebze tutarsızdı ve dolayısı ile bizzat gidip görmeden fidelerin sadece internet üzerinden alınamayacağına karar verdik.

Özellikle Lime fidesi bulmak istediğimiz için internet forumlarında Lime fidesi yetiştiricilerini araştırmaya başladık. Ne büyük tesadüf ki bu konuda belki de en deneyimli kişinin hemen yanıbaşımızda, Köyceğiz'in Zaferler Köyünde yaşayan Bayram Güçlü beyefendi olduğunu öğrendik. Hemen kendisi ile iletişime geçtik ve sağolsun bizleri davet edip oldukça geniş bilgiler paylaştı. Kendisi narenciye üreticisi bir aileden gelen bir ziraatçi. Ancak özel ilgisinden dolayı özellikle narenciye çeşitleri üzerinde ticari yaklaşımın çok ötesinde bir ilgi ile bir çok deneyim kazanmış. Kendi bahçesinde tamamen doğal koşullarda, herhangi bir sera ortamı hazırlamadan, bir çok nadir türü yetiştirmeyi başarmış. Narenciye çeşitleri dışında tropik ve yarı tropik bazı çeşitleri de üretiyor. Bizim aradığımız Lime fidelerinden de yetiştiriyor. Thaiti Lime ve Mexican Lime fidelerini üretip, konu ile ilgili diğer kişilerle de deneyimlerini paylaşıyor. Biz de kendisinden Alacalı Limon ve Passiflora fideleri aldık. Önümüdeki hafta da Lime Fidelerinin temininde bize yardımcı olacak.

Aşağıda Bayram Bey'in yetiştirdiği bazı meyve ve fidelerin resimlerini görebilirsiniz:


Tahiti Lime
Tahiti Lime
Tahiti Lime



Mexican Lime
Mexican Lime


Mexican Lime



Buddha'nın Eli
Feijoa (Kaymak Ağacı)
Feijoa (Kaymak Ağacı)


Feijoa (Kaymak Ağacı)

Yukarıda resimlerini gördüğünüz Lime, Buddha'nın Eli ve Feijioa bölgemizde rahatlıkla yetiştirilebilecek olan türler.

LIME:


Limongillerdendir.bir limonun yarısı büyüklüğündedir.çiçegi beyaz renklidir.çok suludur.c vitamini barındırması sayesinde yara ve iltihap rahatsızlıklarında iyileştirici etki gösterir.
Sağlıklı bir deri sağlar ve santral sinir sisteminin çalışmasına yardımcı olur. Kan dolaşımını düzenler. İçerisindeki şeker oranının düşük olması sebebiyle tarihsel gelişim süreci içerisinde özellikle tıpta bir alternatif olarak görülmüştür.
Lime ın kendine has aromatik suyu, kokteyllerinizden limonatalarınızda, sodalarınıza kadar bütün içeceklerinizde ferahlatıcı bir özellik katar.



Limeler 3 -5 mt. boyunda ağaçlardır. Habitusu oldukça sıktır. Bazı çeşitler dikenlidir. Yaprak daha ufak, narindir. Çiçekler beyaz ve güzel kokuludur.  En küçük meyveli türdür. Olgun meyveler sarımsı yeşil renkte ve çok ince kabukludur. Meyvenin içi yeşilimtrak renkte, çekirdek bazen hiç yok bazende 3-4 tane olabilir.

  Limeler limonların aksine nemli ve yarı tropik bölgeleri daha çok severler. Fazla sıcaklık toplamı isterler. İçki imalinde ve içki ile içerken limon gibi kullanılabilirler. C vitamini fazla değildir. Asit miktarı %7-8 dir. Keskin kokulu olup esans ve güzel kokulu marmelat yapımında kullanılabilinir. Asit ekşi limeler ve tatlı limeler olmak üzere iki gruba ayrılır. Asit limeler küçük meyveli ( Meksika Lime ), Büyük meyveli ( Tahiti lime ) olmak üzere ikiye ayrılır. Tatlı limelere palastin tatlı lime örnek verilebilir. Genellikle yaz aylarında Mayıs-  Ekim arasında olgunlaşırlar.

Meksika Lime : Soğuklara  hassastır. Ağaçları orta irilikte bol yapraklı ve turunçgiller içinde en küçük yapraklı çeşittir. Meyveleri küçük, kabuk rengi açık grimsi yeşil ve çok cilalı parlak bir kabuğu vardır. Kabuk çok incedir. Asit miktarı fazla olması ile ekşidir. Meyve eti yeşilimtrak, usare saydamdır. Usare miktarı çok boldur. Meyvede 10 dilim 5-10 çekirdek vardır. Limeler içinde en güzel kokulu olandır. Çekirdeklerinden üretilir ve sürekli çiçek açar. Göçüren hastalığı için çok çabuk simton gösterdiğinden intikatör bitki olarak kullanılabilinir.

Tahiti Lime : Soğuklara az duyarlıdır. Ağaçları daha iri ve kuvvetli gelişir. Taçı daha yayvandır. Yapraklar orta irilikte dallar dikensizdir. Meyvesi orta irilikte olup kabuğu cilalı. Kabuk rengi açık limon renginde ve incedir.  Triploittir. Az çiçek tozunun oluşması, meyve ucundaki memelerin az belirgin oluşu özelliğidir. Usaresi renksiz,saydamdır. Sulu, güzel aromalı bir çeşittir. Meyvede 10 kadar dilim vardır. Dilimlerin birleştiği orta eksen kapalıdır. Sürekli çiçek açan ekşi çekirdeksiz bir çeşittir.

Bears : Limon sarısı renginde tahiti limendan bir tomurcuk mutasyonu olarak oluşmuştur. Çok ekşi, 8-12 dilimli ve çekirdeksizdir. Meyvesi Tahiti limeden daha küçüktür.

Paletsin Tatlı Lime : Tatlı limon imside verilir. Orta büyüklükte ağaçları vardır. Yaprak iriliği tahidi lime gibidir. Meyvesi yuvarlak olup çok hafif memelidir. Kabuğu çok ince üzeri düz ve cilalıdır. Limon sarısı rengindedir. Meyve eti açık renkte, yeşilimtrak renk çok az belirgin çok sulu ve asit miktarı çok azdır. İyi bir anaçtır.

BUDA'NIN ELİ:

Buda'nın eli.Bu gördüğünüz meyva bir kavun.Buda eli, el kavunu veya parmaklı ağaç kavunu adıyla biliniyor.

Özellikle Uzakdoğu ve Çin'de bulunan normal bir kavundan farklı olarak çok sayıda biberin bir araya toplanmış hali gibi görünen bu ilginç kavuna Buda'nın eli deniliyor.Dikenlerle kaplı düzensiz dallarda yetişen bu kavun exotik meyva sınıfına giriyor.
Limona benzeyen sarı rengi ile hafif ekşimsi bir tadı olan Buda'nın eli, olağanüstü güzel kokusuyla dikkat çekiyor.Bu güzel kokusu yüzünden Çin ve Japonya'da odaları kokutması için masalara konulan Buda'nın elini elbiselere koku vermesi için çekmecelere bile yerleştiriliyor.

Bu ilginç kavun aynı zamanda bütün salatalara konulabiliyor.

FEIJOA (KAYMAK AĞACI):

Kaymak ağacı (Feijoa sellowiana), mersingiller (Myrtaceae) familyasından bir bitki türü. Brezilya, Paraguay, Uruguay ve Arjantin ana vatanıdır. Meyvesi yeşil renktedir. Ceviz büyüklüğündedir.Guava ile akraba olmakla birlikte,ingilizce de Pinapple Guava (Ananas Guava) adıyla adlandırılmaktadır. Akraba olduğu Guava ailesi içinde soğuğa en dayanıklı türlerden biridir,-16 dereceye soğuğa kadar dayanabilir. Tohumdan, çelikten üretilebilmektedir. tohumdan üretimde çimlenmeden sonraki 3 yılın sonunda meyve vermeye başlar.Feijoa meyveleri, çiçeklenme döneminden 4-5 ay sonra olgunlaşır ve hasat edilebilir. Çiçeklenme ile hasat arasındaki süre, sıcak ekolojilerde kısalır, serin ekolojilerde uzar. Olgunlaşan meyveler yere dökülür. Bu dönemde veya hemen öncesinde meyveler toplanır,yere dökülen meyveler hemen yenmez yaklaşık 2- veya 3 hafta kadar bekletildikten sonra yenilebilir hale gelebilmektedir.Olgunlaşan meyveler hafif yumuşar ve meyve eti krem rengine döner. Meyvenin iç kısmında çekirdek evi açık kahve rengini alır ve jelatinimsi görünür. Meyvenin tamamı, kabuk dahil yenebilir. Bir meyvede 25 -30 adet tohum bulunur. İyot bakımından zengindir. Bu yüzden guatr hastalığına iyi geldiği bilinmektedir. Kaymak ağacı bitkisi 50-60 yıl yaşayıp meyve verirler. Yalnızca meyvesi için üretilen bir bitki değildir. Peyzaj alanlarında da sıklıkla kullanılmaktadır.








PASSIFLORA (ÇARKIFELEK):

Passiflora quadrangularis
Passiflora tripartit
Çarkıfelek (Passiflora), çarkıfelekgiller (Passifloraceae) familyasından 500 kadar türden oluşan asma ya da sarmaşık tipte bitki cinsi.
At arabası (ya da değirmen) çarkını andıran çiçeklerinden dolayı Türkçede "çarkıfelek" (feleğin çarkı) adını almıştır. Farsçada ise saate benzerliğinden dolayı "saat" adı kullanılır.


Passiflora ligularis
Passiflora maliformis

Bazı türleri yenebilir meyveleri için tropikal bölgelerde ziraati yapılırken, bazıları da çiçeklerinden dolayı bahçe ve kameriye örtü bitkisi olarak kullanılır.





Passiflora foeti

Besin olarak tüketimi 

Yenebilir meyveleri olan türleri içinde çarkıfelek (P. edulis 'in meyvesi) başta olmak üzere P. ligularis, P. incarnata, P. quadrangularis, P. foetida, P.caerulea, P. tripartita var. mollissima P. tarminiana, P.laurifolia ve P. maliformis sayılabilir.

Passiflora vitifolia





Passiflora caerulea
Meyvelerinin herhangi bir zararlı etkisi bulunmamakla birlikte, yenebilen meyvelere sahip bütün Passiflora türleri için günde 2 taneden fazla meyvelerinden yenmesi tavsiye edilmemektedir. Zira çok aşırı tüketimi uyku, halsizlik gibi sorunlara neden olabilmektedir. Bununla birlikte meyvelerinin tamamen olgunlaştıktan sonra yenilip toplanması tavsiye edilir; zira bitkinin yapraklarında bulunan siyanid glukosid maddesi meyvelerinde de bulunmaktadır. Ancak bu oran yapraklarındakinden düşüktür ve olgunlaşmış veya dalından düşmüş meyvelerde en düşük ve zararsız düzeydedir.

Passiflora edulis
Bitkinin yaprakları stres ve endişeyi azaltıcı olduğu düşünülen çay yapımında kullanılsa da, yapraklarında bulunan siyanid glukosit maddesinin toksik ve zararlı etkisi sebebiyle az tüketilmesi gerekmektedir. Ayrıca hamile olanlarda,bebek emzirenlerde, 6 aydan küçük çocuklarda bu konuda çok fazla bir araştırma yapılmadığı için, etkileri bilinmediği için, yapraklarının hiç kullanılmaması meyvelerinin ise bu guruplar için mümkün olduğunca az tüketilmesi tavsiye edilir. Bunun dışında özellikle yapraklarının alkollü içecekler ve reçeteli sedatiflerle (sinirleri yatıştıran ilaçlarla) birlikte doktora danışmadan kullanılması tavsiye edilmez. Zira bitkinin bu ilaçlarla etkileşime geçip etkisini arttırıcı özelliği bulunmaktadır. Ayrıca bitkinin valeria ve kava bitkileri ile birlikte yapraklarının kullanılması halinde bu bitkilerin etkisini arttıracağı ve buna göre kullanılması gereği unutulmamalıdır.
Ayrıca passiflora capsularis gibi bazı türlerin meyvesi yenilmemekle bu konuda gözönünde tutulmalıdır.



Üretimi 

P. belotii
Tohumdan veya çelikten çoğaltılması yapılır. Asma sülüğü gibi helezonik tutmaçlarla tutunarak hızlı büyür. Çoğu sıcak iklim bitkisidir. P. incarnata türü soğuğa en dayanıklı türlerden biri olarak kabul edilir.

Ekolojik Özellikleri 

Sarmaşık balözü bezleri yardımıyla karıncaları kendine çekerek savunma saglar.





Passiflora caerulea türünün çarkı andıran çiçeği

Passiflora incarnata türünün çarkı andıran çiçeği



Bayram Bey'e verdiği bilgiler ve fideler için çok teşekkür ediyoruz. Ancak bu konu esas buradan sonra başlıyor. Yarın Köyceğiz'deki cennet Palmiye Merkezi ile ilgili size bilgi vereceğim. Bu muhteşem tesisin çok enteresan hikayesi ve yapısı sizleri büyüleyecek...









29 Şubat 2012 Çarşamba

Dalyan'da binlerce yıllık TUZAK


Tuzlu suyun kokusunu alınca denizin çağrısına balıklar dayanamaz. Dalyan ustaları bilir onların ne zaman nereden geçeceklerini.

Muğla'nın Dalyan Deltası'nda antik dönemden beri değişmeden sürüyor balıkla insan arasındaki serüven. Bu hafta, Atlas Dergisi'nden Cüneyt Oğuztüzün eşliğinde Dalyan turuna çıkacağız.

Günlerdir kamışların arasından keskin ıslıklarla esen fırtına, başladığı gibi aniden kesildi. Ortalık artık sütlimandı. "Kuzuluklar" balıkla dolmuş olmalıydı. Hava henüz aydınlanmadan balıkçılar tekneleriyle yola çıktı. Sazlıkların ördüğü labirentin içinde yola koyuldular. Hava buz gibiydi. Güneyin, iklimden yana talihli insanları bu durumdan şikáyetçiydi. "Bir yerlerde kar yağıyor, soğuğu bizi vuruyor" diyorlardı, biraz da farklılıklarının tadını çıkararak.
http://preview.hurriyet.com.tr/preview/image.aspx?picid=2823270
Köyceğiz Gölü'nün sularını denize taşıyan Dalyan Kanalı'nın delta bölümünde, bu geniş alanın doğusunda Sülüngür Gölü yer alıyordu. Balıkçılar burada dalyanlarda "balık süzecek"ti. Akıntının, yönünü gölden denize çevirdiği şafak vakti bu iş için en uygun zamandı.

Dalyancılık, denizle bağlantısı bulunan tatlı su göllerinde yapılan geleneksel bir balıkçılık türüydü. Bu iki ayrı ortam arasında düzenli mevsimlik hareketler yapan balık türleri, kurulan tuzaklarla yakalanıyordu. Dalyanlar, tatlı su ile tuzlu su arasındaki kanalın en dar yerinde, kazıklar üzerinde inşa edilen ahşap yapılardı. Balık giriş çıkışını kontrol etmeye yarayan açılır-kapanır düzenekler ve tuzağa düşen balıkların hapsolduğu kuzuluklardan oluşuyordu. Tabii bir de dalyan bekçisinin ikamet ettiği derme çatma kulübe vardı.

Sülüngür'ün dalyan bekçilerinden Durali Eşkol, eski bir çiftçiydi aslında. Sonradan balıkçılığa geçen Eşkol, beş yıldır gölün ortasında, sazlıkların arasındaki bu tecrit edilmiş, karayla bağlantısı bulunmayan dalyanda tek başına "doğayla baş başa" yaşıyordu. İlk başlarda biraz sıkıldığını itiraf eden Eşkol, zamanla bu durumu o kadar benimsemiş ki, artık eve bile pek gitmek istemediğini söylüyordu. Buradaki "sakin hayattan", "bol oksijenden" ve çevresindeki yabanıl doğadan efsunlanmıştı.

Eşkol, antik Kaunos'un yerinde kurulu Çandır Köyü'ndendi. "Dünyada böyle yer zor bulunur. Burası bir doğa harikası" diyordu artık "yeni evi" için. Dış dünyayla bağlantısını televizyon ve radyo aracılığıyla kuran Eşkol'a göre, televizyonda artık izlenecek program kalmamıştı. "Bu yüzden radyoyu tercih ediyorum. Hiç olmazsa görüntü yok" diye radyo dostluğuna bir açıklama getirmeye çalışıyordu.

KUZULUKLAR DOLUNCA

Tuzlu suyun kokusunu alan balıklar, denize doğru hareketleniyordu. Dalyanlarda tuzağa düşmelerine neden olan da buydu. Yumurta ve sperm bırakmak için önüne geçilmez bir içgüdüyle denize ilerliyorlar, tuzağa girdiklerini fark ettiklerinde ise artık çok geç oluyordu. Kuzuluklar yeteri kadar balıkla dolup "süzülmeye" hazır hale geldiğinde, dalyan bekçileri merkeze haber veriyordu. Ve başlarındaki çavuşla birlikte üç kişilik ekip şafak sökmeden yola çıkıyordu.

Muğla'nın Ortaca ilçesine bağlı bir belde olan Dalyan, adından da anlaşıldığı gibi eskilerden beri önemli bir balıkçılık merkeziydi. Balıklar kuzuluktan üç kişinin kullandığı dev kepçeyle toplanıyor, yani "süzülüyor"; sonra da kayıklara alınıyordu. Kayığın yanaşamadığı bölümlerdeki kuzuluklardan süzülen balıklar, uzun saplı kepçelerle kayığa kadar sırtta taşınıyordu. Kuzuluklar birbirine dar, ince kalaslarla bağlıydı. Dolu kepçeyi bir omzuna yükleyen balıkçı, işte bu kalasların üzerinde yürümek durumundaydı. Bu işi suya düşmeden başarmak cambaz mahareti gerektiriyordu. "Neden bu yollar daha emniyetli ve geniş yapılmıyor" diye sorunca, "Geniş olursa rahat edersin, dikkatin dağılır suya düşersin" diyordu biri.

Dalyan Su Ürünleri Kooperatifi (DALKO) Başkanı Muhammet Aktaş, yöredeki dalyan balıkçılığı için şunları söylüyordu: "Balıkların (kefal, levrek, çipura) üreme alanı İztuzu Kumsalı'nın deniz tarafı. Denizde dünyaya gelen yavrular bir süre sonra bol besin bulabilecekleri göle giriş yapar. Burada olgunlaşan balıklar üremek için tekrar denize gider." Bu döngünün sürüp gitmesi için, belirli bir oranda balığın denize çıkmasına izin veriliyordu. Ortalama beş balıktan biri üreme şansını elde edebiliyordu. Bu hareket kış ve yaz aylarında olmak üzere yılda iki kere tekrarlanıyordu. Yazın 50, kışın ise 150 ton kadar balık avlanabiliyor; bunun yüzde 90'ını da kefaller oluşturuyordu. Bu arada kefalden havyar da elde ediliyordu.

BİNLERCE YILLIK TEKNİK

DALKO'nun ürettiği havyarlar, 2000 yılında İtalya'da ünlü organik tarım ürünleri kuruluşu Slowfood tarafından düzenlenen uluslararası yarışmada, 400 üretici arasından finale kalarak ödül almıştı.

Kaunos'ta yıllardan beri süren kazıları yöneten Prof. Dr. Cengiz Işık, yakın zamanda gün ışığına çıkarılan yazıt parçalarında konuyla ilgili bilgiler bulunduğunu belirtiyordu. Işık, Kaunoslular zamanında göldeki balık avcılığının kurallar dahilinde, örgütlü bir şekilde yapıldığının açıklığa kavuştuğunu söylüyordu. Gölün bereketinin ve uygulanan av tekniğinin binlerce yıllık bir geçmişe sahip olduğunu, hemen hemen hiç değişmeden bugüne geldiğini düşünmek gerçekten heyecan vericiydi.

Artık kayığımız kuzuluklardan süzülen irili ufaklı çipura, levrek ve kefallerle dolmuş, dönüş yoluna koyulmuştuk. Kanallarda karabataklar sürüler halinde avlanıyordu. Çavuş bu kuşlardan çok şikáyetçiydi: "Küçük bir dalyan kadar balığı mideye indirirler bir sezonda." Son yıllarda sayıları artan iştahlı karabataklar balıkçılar için yeni bir tehdit oluşturuyordu. Anlaşılan gölün bereketi, yeni kuş türlerini buraya çekmeyi sürdürüyordu.

  Mehmet YAŞİN - Hürriyet Gazetesi

28 Şubat 2012 Salı

Deniz Kaplumbağaları

Doğa harikası Dalyan'da caretta Carettaların dışında Nil kaplumbağları da görülüyor. Kanal kenarındaki pansiyonlarda kahvaltı ederken Nil kaplumbağaları besleyebilirsiniz. 

Dünyamızın doğal dengesi açısından büyük önem taşıyan deniz kaplumbağaları ile ilgili bazı bilgileri burada sizin için derledik...

Deniz Kaplumbağaları

Dünyada varlığı kabul edilen yedi deniz kaplumbağası türünden (Dermochelys coriacea, Lepidochelys kempii, Lepidochelys olivacea, Chelonia mydas, Caretta caretta, Eretmochelys imbricata, Natator depressus) altısı (Natator depressus hariç), IUCN/SSC Deniz Kaplumbağaları Uzman Grubu tarafından nesli tehdit altında olan türler olarak sınıflandırılmıştır.
Chelonia Mydas
Dermochelys Coriacea

Caretta Caretta


Natator Depressus

Lepidochelys Olivacea

Lepidochelys Kempi

Eretmochelys Imbricata



Bu türleri dünya genelinde tehdit eden başlıca etkenler şunlardır:
  • Doğrudan besin maddesi olarak tüketilmeleri. 
  • Yumurtalarının bazı ülkelerde toplanıp marketlerde satılarak besin maddesi olarak kullanılması. 
  • Bazı türlerin kabuğunun süs eşyası yapımında kullanılması ve yağından parfüm sanayisinde faydalanılması. 
  • Derisinin ayakkabı ve çanta yapımında kullanılması. 
  • Üreme, beslenme ve kışlama alanlarının tahrip edilmesi. 
  • Balık ağlarına rastlantısal olarak takılıp boğulmaları. 
  • Denizel ve karasal ortamdaki kirlenme. 
  • Doğal predasyon.
Akdenizʼde geçmişten günümüze kadar yapılan çalışmaların sonuçlarına göre, iri başlı deniz kaplumbağası (Caretta caretta) türünün en önemli yuvalama alanları Yunanistan ve Türkiyeʼ dedir (Baran ve Kasparek, 1989; Margaritoulis, 2000). Bunu, daha az sayıda potansiyele sahip olan Kıbrıs (Broderick ve Godley, 1996), Mısır (Kasparek, 1993; Clarke ve ark., 2000), Libya (Laurent ve ark., 1995), Tunus (Laurent ve ark., 1990), İsrail (Kuller, 1999) ve Suriye (Kasparek, 1995) takip eder.

Dişiler, eşeysel olgunluğa eriştiklerinde yumurtadan çıktıkları kumsala kendi yumurtalarını bırakır. Yaşamlarının ilk dönem- lerinde etçil, ergin dönemlerinde otçuldur. Deniz bitkilerini ve deniz çayırlarını yiyerek beslenirler. Eşeysel birleşme genel- likle yuvalama kumsallarına çok yakın alanlarda gerçekleşir. Kıyının 100-150m yakınında çiftleşen bireyler gözlenebilir. Aynı sezonda, iki hafta arayla 2-5 yuva yapabilen (Marquez, 1990) yeşil deniz kaplumbağasının yuvaları derindir. Yuva alanı kamuflaj bölgesiyle birlikte 5-6 mʼyi bulur. Yavrular 48- 70 günlük kuluçka dönemi sonunda yumurtadan çıkar. Ku- luçka süresi başta sıcaklık olmak üzere yuvanın içindeki ve dışındaki koşullara göre değişiklik gösterebilir. Bir dişi, tek seferde ortalama 107-113 yumurta bırakabilir.


Yeşil deniz kaplumbağası (Chelonia mydas) için Akdenizʼdeki yuvalama bölgeleri Türkiye, Lübnan, İsrail, Mısır ve Kıbrısʼtır. Farklı bilimsel çalışmalar sonucunda, tüm Akdenizʼde C. mydas yuvalarının 115-580 (Kasparek ve ark., 2001) ya da 339-360 (Broderick ve ark., 2002) birey tarafından yapıldığı tahmin edilmektedir. 


Akdenizʼdeki C. mydas popülasyonunun    subtropikal sularda geniş dağılım gösterir. C. carettaʼda yuva
%50ʼsinden fazlası Türkiyeʼdedir. Başka bir deyişle, C. mydas türünün Akdenizʼdeki en önemli üreme alanı Türkiyeʼdir.
İri başlı deniz kaplumbağası (Caretta caretta), tropikal ve
Son çalışmaların sonuçlarına göre ülkemiz sularında görülen deniz kaplumbağaları; Caretta caretta, Chelonia mydas ve Dermochelys coricea türü deniz kaplumbağalarıdır (Baran ve Kasparek 1989; Atatür, 1992; Taşkavak ve Türkozan, 2003; Türkozan ve ark., 2003). 


Bunlardan yalnızca Caretta caretta ve Chelonia mydas türlerinin kıyılarımıza çıkıp yumurta bıraktığı, 1970ʼli yılların başından beri bilinmektedir. Ülkemiz sularında Dermochelis coriacea türüne ait kayıtlar vardır. (Baran ve Kasparek 1989; Baran ve ark. 1998; Taşkavak ve ark. 1998; Oruç ve ark. 1997)
yapma açısından kumsala bağımlılık görülmektedir (Mar- quez, 1990). 


İri başlı deniz kaplumbağasının boyu 96-114 cmʼye, ağırlığı 113-182 kgʼa ulaşabilir. Büyük kafası ile kolayca tanınabilir. Diğer deniz kaplumbağaları gibi, bu tür de, kara kaplumbağalarının tersine başını kabuğunun içine çekemez. Kabuğu bir zırh gibi olmakla beraber, başı ve yüzgeçleri korumasızdır. Bazı köpek balıkları ve katil balinalar açıkta kalan bu kısımlara saldırabilir. 

Besinlerinin hemen hemen tamamı hayvansaldır.
Genellikle yuva yapma sezonundan birkaç hafta önce olan çiftleşme, yuvalama kumsallarının yakınında gerçekleşir.
Türkiye, deniz kaplumbağaları ve yaşam alanlarının ko- runmasına yönelik uluslararası anlaşmalara taraf olmuş ve Türkiyeʼde ulusal mevzuatlar geliştirilmiştir.


Deniz kaplumbağaları, uluslararası ve ulusal ölçekte koruma altına alınan türler arasındadır.
Ancak bu türün ülkemiz kumsallarına çıkıp yumurta bıraktığına dair henüz hiçbir kayıt bulunmamaktadır.
Etinin ve yağının bir kısmının yeşil olması nedeniyle yeşil deniz kaplumbağası olarak adlandırılan Chelonia mydasʼın dağılımı, tropik ve subtropik sulardadır.
NİL KAPLUMBAĞALARI 

Nil kaplumbağalarının kabuğunun üzeri yumuşak deriyle kaplıdır. Üst tarafı yeşilimsi kahverengidir üzerinde küçük yuvarlak sarı lekeler bulunur. Karnı kirli beyaz ya da grimsi renktedir. Başının ucunda yumuşak kısa bir hortumu vardır. Havayı sudan çıkmadan bu hortumuyla alır. Parmak aralarında zar bulunur ve yalnızca 3 parmağında tırnak olur. Boyu 1 metreyi geçebilir.


Balık, sucul böcekler, yengeç, solucan kurbağalar, yiyebileceği boyuttaki yavru su yılanları ve yiyebileceği boyuttaki tüm sucul hayvanlardır.Genellikle nisan sonu mayıs haziran aylarında gerçekleşir tek üretimde anne kaplumbağalar en az 20 en fazla 60 yumurtayı gömmek için kıyılarda açtıkları çukurlarda bırakırlar.

Zeminde yüzen bu kaplumbağa, hava almak için su yüzeyine yaklaşarak hortumsu yapıdaki burnunu dışarı çıkartıp nefes alır. Ayrıca vücut üzerinde, ağız tabanında ve kulak bölgesinde bol bulunan kılcal damarları sayesinde su altında uzun süre kalabilme yeteneğine sahiptir. Yuvasını sakin su kenarlarına ve deniz kıyısın- daki kumsallara yapar. Yumurtalarını su kesiminden uzaklığı 1-15m, su ya da deniz kıyısından yüksekliği 1- 1,5m olan 15-20cm çapında 20-25cm derinliğinde yuvalara bırakır. 





27 Şubat 2012 Pazartesi

İztuzu'nun Kahramanları

Antik çağlarda İztuzu diye bir kumsal bulunmuyor. MS 4. yüzyılda depremle Dalaman çayının yatağının değişmesi, bu doğa harikasının oluşmasını tetikliyor. Uçsuz bucaksız kumsalın beton yığını olmaktan kurtulması da mucize. Bu mucizenin başkahramanları caretta carettalar, Kaptan June ve Dalyanlılar. Soyları tükenme tehlikesiyle karşı karşıya olan Caretta Caretta'lar en sevdikleri yer ise altın sarısı incecik kumların bulunduğu İztuzu Kumsalı.


Caretta Carettaların son üreme alanlarında biri olan Dalyan'a gelen kaplumbağa sayısı her geçen yıl artıyor. Bunun nedeni kaplumbağaların yumurtalarını sadece dünyaya geldikleri kumsala bırakmaları. 

KAPTAN JUNE

“Bir avuç kaplumbağa için turizmden ödün veremeyiz...”

Eğer 1986’da Turizm Bakanı olan Mesut Yılmaz’ın bu kararı zorlu bir kampanyayla engellenmeseydi, bugün Dalyan’da yumurtalarını hâlâ törensel bir güzellikle bırakan caretta carettalar belki de olmayacaktı...

 





Kaptan June’nun Türkiye macerası 1975 yılına dayanıyor. Teknesiyle geldiği Dalyan’da İztuzu’na âşık oluyor. Yıllar sonra 60’lı yaşlarındayken o aşk yeniden depreşiyor ve yerleşmek için tekrar dönüyor İztuzu’na. Soyadını aldığı eşi sayesinde yaşadığı jet sosyete hayatını, Louis Vuitton bavuluyla geldiği İztuzu’na yerleşerek terk ediyor. Yeni yaşamına sahildeki ilkel barakalardan birinde başlıyor. O yıllarda tanıştığı Abidin Kurt’tan bölgede kaplumbağaların yaşadığını tesadüfen öğreniyor. Ve Haimoff’un hayatı bu bilgiyle değişiyor. Türkiye’nin farkında olmadığı caretta carettaları gizli gizli izleyerek tanıyan June’un ‘zorlu yılları’ böyle başlıyor. June’un verdiği çevre mücadelesi, aslında hâlâ süren “Çevre mi, ekonomik gelişme mi?” tartışmasının da bir tarihi adeta... 



KAPTAN JUNE


İztuzu’nu kurtaran telgraf
Barakasında yaşarken, İztuzu’na Kavala Grubu tarafından İngiliz-Arap ortaklığıyla 1800 yataklı bir otel projesinin yapılacağını öğreniyor. Bu, bölgenin katli anlamına geliyor. Çünkü yaptığı araştırmalardan öğreniyor ki; İtalya ve Yunanistan’da kaplumbağaların yumurtlama alanları turizme kurban edilmiş. Son bölgelerden biri ise İztuzu. Bölgenin kurtarılması için harekete geçiyor. Greenpeace, Doğal Hayatı Koruma Derneği gibi kurumlara yazılar yazıyor. Hem yöre halkının bir kısmını, hem Mesut Yılmaz gibi turizmde sınır tanımayan gelişme yanlılarını karşısına alan kampanyasına uzun süre sonra yanıt alabiliyor. “Bugün İztuzu’nda 1800 yataklı otel inşaatı başladı, imdat imdat imdat...” diye yazdığı telgrafa WWF Başkanı Prens Philip’ten ve Avrupa Konseyi’nden ses geliyor. Mesut Yılmaz’ın “İztuzu’nda kaplumbağa yok. Ben bizzat oradaydım, görmedim” sözlerine rağmen Başbakan Turgut Özal’ı da etkilemeyi başarıyor! 


26 Şubat 2012 Pazar

Şekil Değiştiren Kumlar




Asena Motel
Labirenti andıran kanallardan tekneyle büyüleyici bir yolculuk yaparak, dünyada eşi benzeri olmayan İztuzu Kumsalı'na ulaşılıyor. İztuzu plajının bir tarafı tuzlu Akdeniz, diğer tarafı da tatlı su. Med-cezirle bazen deniz suyu deltaya, bazen de tatlı su Akdeniz'e akıyor. Suyun akış hızıyla ve yönüyle kumlar sürekli şekil değiştiriyor. Dilerseniz bir tarafta İztuzu'nun incecik altın kumlarında güneşe ve denize doyarken diğer tarafta 'tatlı tatlı' yüzebilirsiniz.